Bir gün neden 24 saat, bir saat neden 60 dakika, bir dakika
neden 60 saniyedir?
Bir gün, dünyanın üzerindeki bir noktanın dünyanın kendi ekseni
etrafında bir dönüşü ile eski konumuna ulaştığında geçen süredir.
Bunu herkes
bilir. Şimdi bildiğimiz bütün zaman birimlerini yazalım, buna göre;
■ Bir yıl 12 aydır.
■ Bir yıl 52 haftadır
■ Bir ay 28-31 gündür.
■ Bir ay 4-5 haftadır.
■ Bir hafta 7 gündür.
■ Bir gün 24 saattir.
■ Bir saat 60 dakikadır.
■ Bir dakika 60 saniyedir.
■ Bir saniye 100 salisedir.
Şekilden de anlaşılacağı üzere, sayılar yuvarlak ve 10′un katı
olmadığı için, bir zaman birimini başka bir zaman birimine çevirmek biraz sorun
oluyor. Örneğin bir gün kaç saniyedir diye düşündüğümüzde, bunun cevabını bulmak
için birazcık hesap yapma ihtiyacı duyarız.
Çünkü bir gün 24 saatten, bir saat
ise 60 dakikadan, 1 dakika ise 60 saniyeden oluşmaktadır. Şimdi gelelim ana
sorumuza: neden bir gün 24 saattir?
Bir günde niçin 24 saat olduğunu kimse bilmiyor. Bu rakamın
güneş saatini ilk kullanan Mısırlılardan kaynaklandığı sanılıyor. Yere dikilen
yüksek bir taşın gölgesi sabah batıya, akşam doğuya düşüyordu ve Mısırlılar bu
arayı altıya bölmüşlerdi. Dolayısı ile bir gün 24 bölüm oluyordu.
12 sayısı 2, 3, 4 ve 6 ile bölünebildiğinden, o zamanlar en çok
kullanılan sayı birimi idi ki, bugün bile düzine adı altında sayı birimi olarak
kullanılmaktadır.
Mısırlılar ayrıca 30 günlük ay ve 360 günlük yıl takvimini
uyguluyorlardı.
Bugün bir dairenin 360 dereceye bölünmesinin sebebinin de bu
olduğu sanılıyor.
Yaklaşık 3 bin yıl önce, bugün Irak olarak bilinen yerde
yaşayan, Babilliler ise 60 sayısını matematik sistemlerinde temel olarak
almışlardı. 2, 3, 4, 6, 12, 15, 20 ve 30 ile bölünebilen ve 360′ı da bölen bu
sayı dakika ve saniyenin birimi olarak alındı. O zamanlar için onluk sistem,
yani on sadece 2 ve 5′e bölünebilen zavallı bir sayı idi.
Saniyenin bölümleri ise o devirlerde ölçülemiyordu,
ölçülebilmeye başlandığında ise dünya ondalık sisteme geçmişti ve bu esas
alındı.
Neden bazı aylar 30 gün, bazıları 31 gün, bazıları 28 gün
çeker?
Romalılar milattan 758 yıl önce 10 aylık takvim uygulamasına
başladılar. Bu ilk orijinal Roma takviminde aylar, gündüz ve gecenin eşit
olduğu, binlerce yıldır hayatın başlangıç zamanı olarak kabul edilen Mart
ayından başlamak üzere, Martius (Mart), Aprilis (Nisan), Maius (Mayıs), Junius
(Haziran), Quintilis (Temmuz), Sextilis (Ağustos), September (Eylül), actober
(Ekim), November (Kasım) ve December (Aralık) idi. .
Bu ay adlarından Quintilis’den (Temmuz), December’a (Aralık)
kadar olanlar, 5, 6, 7,8,9 ve 10 rakamlarının Roma’lılarca telaffuz ediliş
şekliydi yani, Mart başlangıçlı takvime göre bu aylar yılın 5′inci, 6′ncı,
7’nci, 8′inci, 9′uncu, ve 10 ‘uncu aylarıydılar.
Bu 10 aylık takvim geride
hesaba katılmamış daha 60 gün bırakıyordu. Yedek olarak bırakılan bu 60 gün
sorun yaratınca, Janarius (Ocak) ve Februarius (Şubat) adlan ile iki ay daha
eklenerek takvim tamamlandı. Yani yılın ilk ayı Martius (Mart), son ayı ise
Februarius (Şubat) oldu.
Asırlar sonra milattan 46 yıl önce Roma imparatoru Julius Caesar
(Sezar), muhtemelen politik sebeplerden takvimde bazı değişiklikler yaptı. On
bir ayı 30 ve 31 gün olarak iki şekilde düzenledi, yılın son ayı olan Şubat’a 29
gün verdi, her dört senede bir Şubat’ a bir gün ilavesini kabul etti.
Ancak
sonra nedendir bilinmez Janairus’u (Ocak) yılın ilk ayı olarak ilan etti. Böyle
olunca da, her 4 yılda bir eklenecek bir günün, yeni durumda yılın ikinci ayı
konumuna gelmesine rağmen Februarius’a (Şubat) eklenilmesine devam
edildi.
Julius Caesar’ın beklenmeyen ölümünden sonra, Romalılar bu çok
sevdikleri imparatorlarının anısına Quintilis (Temmuz) ayının ismini July olarak
değiştirdiler.
Ondan sora tahta çıkanlardan, Augustus kendi şerefine, Sextilis
(Ağustos) ayının adını kendi ismi ile değiştirerek, bu aya August adını verdi.
Ama ortaya başka bir sorun çıkmıştı. Sezar’ın ayı 31 gün, Augustus ‘un ayı ise
30 gün çekiyordu.
Sorunu yine imparatorun kendisi çözdü ve zaten 29 gün olan
Şubat’tan bir gün daha alarak Ağutos’a ekleyiverdi. Böylece iki ay da eşitlenmiş
oldu.
İşte size takvimin, niçin 12 ay olduğunun, ayların isimlerinin
nasıl konduğunun ve niçin farklı sayıda günlerden meydana geldiklerinin, dört
sene sonra eklenecek artık günün niçin yılın sonuncu değil de, alakasız bir
şekilde ikinci ayına eklendiğinin küçük bir hikayesi. .
Özellikle ortaçağda takvimler üzerinde o kadar oynanmıştır ki,
yapılan bilimsel hesaplamalara göre, İsa’nın bugün kabul edilen Milattan, yani
İsa’nın doğumundan yaklaşık 6 yıl önce doğduğu, 36 yıl yaşayıp Milattan Sonra 30
yılında öldüğü ileri sürülmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder